UNUTMA BENİ

                                                                                 

    Çok direndim okumamak için, aynı şeyleri tekrar yaşamamak için. Ama içimdeki merak duygusunu da bastıramadım. Bilmiyorum belki de o günleri tekrar yaşamak istedim, özlemini duyduğum kişiyi her haliyle yanımda hissetmek istedim.Evet,babam da aynı hastalıktan vefat etmişti 9 yıl önce. Yazarın kitabından bahsettiği tüm olayları birebir yaşadık diyebilirim. Hastalığın başlangıcı, ilerleyiş şekli ve sonuçlanma aşamalarını sanki karakter ile birlikte ben de yaşadım. Ama bu benim için İLK DEĞİLDİ...

  Bu sadece hastalığa yakalanların değil onlarla birlikte yaşayanların da çok çok sabırlı olmalarını, yaşam şekillerini tamamen değiştirmelerini gerektiren zorlu bir süreç.

👇Kitap Özeti

Alice Howland:50 li yaşlarda Harvard'da bilişsel psikoloji profesörü ve dilbilim alanında dünyaca tanınan bir uzman.Üç çocuk annesi ve ne yazık ki alzheimer denen o illet hastalığın sarıp sarmaladığı ana karakterimiz.

John Howland:Ailesine düşkün,işkolik, başarılı genetik bilim profesörü ve Alice Howland'ın sevgili eşi.

Anna,Tom,Lydia:John ve Alice çiftinin kendi alanlarında başarılı çocukları.

  Alice, konferanstan konferansa, toplantıdan toplantıya, ülkeden ülkeye koşuşturma icerisinde iken bazı şeyleri unutmaya başladığını farkeder.Bunu da yaşı gereği menapoza bağlar.Fakat tamda kariyerinin zirvesindeyken işler hiçte umduğu gibi gitmez.

Kafasındaki soru işaretlerinden biran önce kurtulabilmek için bir nöroloğa gitmeye karar verir.Yapılan testler sonucunda erken yaşta alzheimer teşhisi konur.Önceleri bunu eşine ve çocuklarına anlatmak istemesede zamanla ağırlaşan durumu ve doktorunun ısrarıyla eli mahkum ailesine ve çalışma arkadaşlarına açıklamak zorunda kalır.

  Artık o çok sevdiği işine,araştırma çalışmalarına, davet edildiği konferans ve açılışlara hayatının sonuna kadar veda etmek zorundadır.

  Evet hikayemizin devamında bir alzheimer hastasının adım adım yaşadıklarına şahit olacaksınız.

  Kitapta beni en çok etkileyen 3 bölüm oldu.

İlki Alice'ye bu teşhis konulduğunda ailesine yük olmamak için artık hiçbir sey hatirlayamadıgı dönemin zirvesindeyken kendisine okuması icin bıraktığı not olmuştu.O kadar etkilendim ki hala beynimin icinde o not bir yerlerde yapışıp kalmış gibi sanki.

Diğer beni etkisi altına alan nokta Alice'nin güçlü, mücadeleci,hastalığa karşı koyan savaşçı ruhu oldu.

Bir diğeri ise ki bu konuda yazarı çok takdir ettim.Yazar bu kitabı yazmadan önce sıkı bir araştırma yapmış ve pekçok kaynaktan yararlanmış.Kitabın sonunda 3 buçuk sayfalık bir kaynak listesi mevcut.Kendisini bu konuda alkışlamadan gecemiycem.Bence övülmeyi hak ediyor.

                               ------------------------------👇👇👇----------------------------------

️Alice'yi derinden sarsan tüm hayatına hükmeden bu hastalık acaba çok öncelerimi hücrelerine gelip yerleşmisti?

️Bu zorlu süreçte ailesi nasıl bir yol izlemişti?Sevecen mi yoksa öfkeli ve umursamaz mı?

️Ve en önemli soru...Alice'in hastalığının başlangıcında, ilerleyen dönemler için kendisine bıraktığı notta neler yazmıştı?

👇Kitaptan Alıntılar

️"Nerede olduğunu çok iyi biliyordu, ama kendisini hayatında hiç bu kadar kayıp hissetmemişti."

️"Unutursam diye söylüyorum,"seni sevdiğimi bil."

️"Artık dünü yoktu,belki yarınıda. Sadece bugüne sahipti. Ama o,hatırlayacağı son anı için savaşmaya kararlıydı."

️"Ya hep okumak istediği her şeyi okuyacak kadar vakti yoksa?"

️-"Çok güzelsin," dedi Alice. "Sana baktığımda kim olduğunu bilememekten çok korkuyorum." 

    -"Bence bir gün kim olduğumu bilemesen bile, seni sevdiğimi bileceksin."

    - "Ya seni gördüğümde kızım olduğunu, beni sevdiğini bilmezsem?" 

    -"O zaman sana seni sevdiğimi söylerim, sen de bana inanırsın."

   ÖNEMLİ

 Bu kitapla birlikte Alcheimer denen hastalıkla ilgili kafamdaki tüm doğru bildiklerim çürüyüp gitti. Hani hep derler ya bulmaca çözün, kitap okuyun kafanızı bir şeylerle meşgul edin... Peki bu kadar çok okuyan, tezler yazan başarılı bir profesör, genç yaşta bu hastalığa nasıl yakalandı? Bu hastalıkla ilgili bildiğimiz tüm makaleler tezler neden tam tersini savunuyor? Kitap bittiğinde kafamda onca soruyla kalakaldım.

Filmi de çekilen ve başrol oyuncusu Julianne Moore'nin Altın Küre en iyi kadın oyuncu ve Oscar Adayı en iyi kadın oyuncu ödülünü aldığı bu kitabı okumanızı tavsiye ederim tabii yüreğiniz elverirse

Kitap:Unutma Beni

Yazar:Lisa Genova

Yayınevi:Artemis Yayınları

Sayfa:328

Çeviri:Bilge Gündüz

YanıtlaYönlendir Tepki ekle

                                                                                      

 

Tozlu Rüyalar Kitapçısı

                                                                                        

  Hic kendinizi iki farklı dünyada hissettiğiniz zamanlar oldu mu?Kafanızın darmadağın olduğu, acaba hangisi gerçek diye düşündüğünüz!

  Konusu itibariyle değişik bir kitaptı.Böyle bir kurgu daha önce hiç okumamıştım. Insan bu kitabı okurken kendini sorgulamadan da geçemiyor.Gerçekle sanal arasında ince bir çizgi var ve bu çizgi rüyalarda ortadan kalkabilir mi? Bir anda kendimizi hiç görmediğimiz bir yerde, tanımadığımız insanların içinde bulabilir miyiz?ACABA!

 Kitabı ilk okumaya başladığınızda iki yaşam arasında karışık bir portre çizsede, aralarda ki geçişleri birleştirdikçe herşey berraklaşıyor.Benim için keyifli okuma saatleri geçirdigim bir kitaptı..Büyük bir merakla okudum.Her satırında acaba hangisi gerçek diye binlerce yorum yaptım.

Kitabın sonuna dek hangisi gerçek hayat anlayamıyorsunuz.Sonu ise muamma??? Okuyup görelim. Siz de farklı bir kurgu denemek, o hayal alemine dalıp gitmek, rüyalarınızın gerçekliğini sorgulamak için bu kitabın satır aralarında gezinebilirsiniz. Gelelim kitabımızın özetine

  👇Kitap Özeti

Katharyn Andersson(Kitty Miller): küçük bir dairede yaşayan ve ortağı ile birlikte sevimli bir kitapçı işleten kendi halinde 37 yaşında ve hiç evlenmemiş ama evlilik hayalleri kuran rüyalarda ise evli,mutlu, üç çocuk annesi ana karakterimiz.

Larss Andersson:Katharyn Andersson'un kocası,üçüzlerin babası, kalp hastası,zeki,nazik,başarılı, mesleği mimarlık olan rüya mı gerçek mi olduğuna karar veremediğimiz erkek karakterimiz.

Frieda Green:Kitty'nin can dostu ve kitabevinin ortağı, hiç evlenmemiş, kendi halinde hedefleri büyük olan kızımız.

Kitty(Katharyn), o çok sevdiği yatağında, bir sabah gözlerini açtığında, kendini bambaşka bir evde hiç tanımadığı insanların yanında bulur. Gerçek hayatta bekar olmasına rağmen, rüyalarında büyük bir evde üç çocuğa sahip bir anne ve ev hanımı olarak uyanır.O günden sonra Kitty, her yastığa başını koyduğunda sonsuz bir boşluğa düşmüs gibi iki dünya arasında belirsiz bir yolculuğa çıkar.Bazen çocukları ve kocasıyla bazen de can dostu Frieda ile kitapçı dükkanında hayatına devam eder.
Ama artık Kitty'nin hangisinin gerçek, hangisinin rüya olduğuna karar vermesinin zamanı gelmiştir.Tüm bu karmaşanın içerisinde birde korkunç acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalır.

             

                ------------------------------👇👇👇------------------------------------

️Kitty bu iki hayat arasında nelerle yüzleşecek,neler canını acıtacak?

️Larss gerçekten öldü mü?

️Frieda ile Kitty hala arkadaş dost kalabildiler mi?

️Kitty 'nin anne ve babasına ne oldu?

️Acaba hepsi Kitty' nin zihninde yarattığı nir hayal dünyası mıydı?

️Ana karakterimizin gerçekte ismi Kitty mi yoksa Katharyn miydi?

️Veee... En can alıcı soru!

    Kitty için gerçek olan hayat hangisi?

                              

👇Kitaptan Alıntılar

️"Soğuk hava geliyor! Hemen kendinize iyi bir kitap bulun ve içinizi ısıtın!"

️"..bir mola ver. Hayatın ve yılların seni nasıl birine dönüştürdüğünü düşün."

️"Hayatımın erkeğiyle tanışamamış olmamın tek mantıklı açıklaması, onun biz tanışmadan önce ölmüş olması."

️"Mükemmel hayat diye bir şey yoktu. Ne buradaki hayatım mükemmeldi ne de rüyamdaki..."

️"Ya dimdik ayakta duracağız ya da yoldan çekilip başkalarının önünü açacağız."

Kitap:Tozlu Rüyalar Kitapçısı

Yazar:Cynthia Swanson

Yayınevi:Martı Yayınevi

Sayfa:432

Çeviri:Esra Yüksel

                                                                                     

 

Sır Tutabilir misin?

  Heyyooo... Beni güldüren kahkahalar attıran kitapları seviyorum ama bu güldürmenin de ötesine geçti diyebilirim.Sophie Kinsella yine beni yanıltmadın. Uzun zamandır bu kadar çok eğlendiğim, bu kadar çok gözlerimden akan yaşları silerek kahkahalar attığım bir roman okumamıştım. Benim kahkahalarım da meşhurdur öyle sessiz sedasızda gülemem.Eğer sizde gerçekten kahkahalara boğulmak,gözlerinizden yaşlar gelene kadar gülmek istiyorsanız her satırında, her sayfasında sizi güldürecek cümlelere rastlayabileceğiniz bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. 

Kitap Özeti

Emma Corigan:Tam bir elma şekeri ama aşk ve iş hayatında bir türlü istediğini bulamamış,ailesinde kendisinin hep geri planda kaldığını zannetmiş, küçük küçük ama dağ gibi bir sürü sırrı olan asıl karakterimiz ki kitaba neşeyi katanda bu kızımızın kafasındaki iç sesi.

Jack Harper:Ne tatlısın sennnn. Kendine güvenen akıllı yakışıklı küçücük bir şirketi dev bir şirket haline getiren biraz sert ve soğuk görünümlü ama içinde sımsıcak bir kalp taşıyan aşk böcüğüm. Ahh ahhh böyle bir karaktere sahipken Emma'ya bunu yapmamalıydın küçük gibi görünse de büyük bir yanlıştı

Lissy:Emma'nın çocukluk arkadaşı ve aynı eve paylaştığı kendi halinde avukat kızımız.

Jemima: Emma'nın kokoş mu kokoş tam bir magazin kızı kıvamında, en büyük hobisi ayakkabı ve kıyafet almak olan, ortalığı birbirine katan, biraz da komik, kendi çapında zararsız derecede psikopat diğer ev arkadaşı.

İki kişinin bildiği sır sır değildir.Emma'nında küçük zararsız birçok sırrı var. Pardon vardı.

Ama ne olduysa o uçakta oldu. Her ne kadar yabancı birine söylenmiş olsa da sırrına başkasıyla paylaşmış olması onun başına kim bilir ne işler açacaktı. Aksiliklerle geçen berbat bir iş toplantısının ardından bindiği uçak, türbülans'a girdiği anda düşüp öleceğini zannederek o küçük, masum sırları yanında oturan hiç tanımadığı yabancı delikanlıya yumurtlayıvermişti.

 Ah Emma ne yaptın sennnn.Aman nolucak canım en azından hala yaşıyor ve sırlarını bilen tek kişiyide sonsuza dek bir daha asla görmeyecek.

Hikayemizde Jack'in gizemli ama sevecen ruhuna bayıldım. "Kadınlar için böyle sürprizlerle dolu erkekler lazım."Diye düsünürken bingoooo...

 Jackkkk nasıl nasıl nasıl yaptın bunuuu?

️Emma nasıl olurda böyle bir tonganın içine düserdi?

️Jack'in de acaba sırları var mıydı?

️Jemima kime nasıl bir intikam planı tasarlamıştı?

️Jack o gece neden bir anda çekip gitmişti?

️Emma'nın komik ama bir o kadar da çok olan sırları neydi?

Peki ya siz! Sizin sırlarınız var mı ve hepsi Emma'nınkiler kadar masum ve komik mi?

 Sophie Kinsella' nın hangi kitabını okuduysam şimdiye kadar beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı.Hepsini büyük bir zevkle, gülen bir yüzle okudum. Canınız sıkıldığında, moraliniz bozuk olduğunda, hayata boş vermiş olduğunuz durumlarda tam da sizi kendinize getirebilecek bir roman.

Kitaptan Alıntılar

️"Sahibin tam bir öküz. Ama bunu sen de biliyorsundur zaten."

️"Tamam, şimdi ölmek istiyorum. Lütfen biri çekip vursun beni."

️"Annemler bana hep yabancılarla konuşma derdi ve haklılarmış. Bir daha asla bir yabancıyla konuşmam."

️"Ben neden sadece işe yaramaz herifleri çekiyorum?"

️"Hani bazen rüyanızda herkes donunuzu görüyordur, kaçmak istersiniz ama kaçamazsınız. Aynen öyle."

️"İş arkadaşım Artemis beni cidden sinir ettiğinde, yani hemen hemen her gün, masasındaki saksı çiçeğini portakal suyumla besliyorum."

️"CV'mdeki matematik notum gerçeği yansıtmıyor."

Kitap:Sır Tutabilir misin?

Yazar:Sophie Kinsella

Yayınevi:Artemis

Sayfa:440

Çeviri:Bige Turan